100. YILINDA EKİM DEVRİMİ SÖYLEŞİ DİZİSİ 2 1917 Şubat Devrimi
İstanbul - BİA Haber Merkezi
05 Aralık 2017, Salı 00:00
"Rusya'da çok ciddi bir huzursuzluğun ve toplumsal
hareketliliğin olduğunu Şubat ayında görüyoruz. Ve 8 Mart eski takvime
göre 23 Şubat’ta bu kadınların eylemiyle başlıyor devrim."
Yayınlanma tarihi: 15 Kasım 2017
İkinci programda bir önceki programı özetleyerek başladık. Daha sonra
1905 Devrimi'nden devamla 1917 Şubat Devrimi'nin ne şekilde ortaya
çıktığından bahsettik. Birinci Dünya Savaşı'nın (1914-1918) Şubat
Devrimi üzerindeki etkisi üzerine konuşarak devam ettik.
1917 Devrimi'nin ortaya çıkmasında en önemli etkenin savaş olduğu
iddiasını tartıştık. Bu noktada Rus tarihinin önde gelen tarihçilerinden
Leopold Haimson'ın çalışmaları ile ortaya koyduğu radikallik
dalgalarından bahsettik: 1905-6; 1912-1914 ve 1915-1916. Bu çerçevede
Birinci Dünya Savaşı'nın radikal toplumsal kabarışlar için ilk başta bir
engel daha sonra ise kitlesel genel grevlere bir vesile teşkil ettiği
ikili özelliği üzerinde durduk. Bolşeviklerin sadece 1917'de değil daha
önceki dalgalarda da önemli varlık gösterdiklerinin altını çizdik.
Daha sonra 1917 Şubat ayında devrimin ne şekilde ortaya çıktığını,
işçilerin Putilov fabrikasında gerçekleşen gibi grevlerinden ama esas
olarak 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla kadın işçilerin
gerçekleştirdikleri eylem üzerinde durduk. Devrim sonrası yüzyıllara
dayanan çarlık idaresini bir hafta içinde nasıl çöktüğü ve ortaya çıkan
taban hareketlerinin ve örgütlerinin önemini vurguladık. Şubat Devrimi
sonrası kurulan Geçici Hükümet ve Petrograd Sovyeti arasında oluşan
ikili iktidar yanında işçi komiteleri, konseyler, kızıl muhafızlar, işçi
milisleri, sovyetler gibi öz yönetim organlarının Rusya'da üçüncü bir
iktidar odağı oluşturarak devam eden aylarda devrimin radikalleşmesinde
en önemli rolü oynadıklarından bahsettik.
Programımızı yine bir Yidiş şarkı ile sonlandırdık.
(100. yılında Ekim Devrimi / Tarih Vakfı’nın katkılarıyla)
Ömer Madra: Hoş geldin Doğan. Evet bugün ikincisini yapıyoruz ve bir hatırlatma yapalım nereden, nereye gidiyoruz, nasıl gidiyoruz.
Doğan Çetinkaya: Evet geçen hafta kabaca biraz
1917’ye giden süreç üzerinde konuşmuştuk. Bundan dolayı da 19. Yüzyılda
genel Çarlık Rusya’sında bir kapitalistleşmeden, proleterleşme ve işçi
sınıfının ortaya çıkışından bahsetmiştik kabaca. Biraz devrime giden
yolu anlamak için. Bu Rusya’nın kendine özgü kapitalistleşme deneyimi
aşırı yoğunlaşmış ve birtakım şehirlerdeki sanayileşme işletmelerin
ortaya çıkmasından başlamıştık. Burada da işte bir işçi sınıfı
hareketinin ortaya çıktığından bahsetmiştik. Yine Rusya’da önemli bir
sorun olan toprak sorunundan bahsetmiştik, köylü mücadelelerinden, köylü
komünlerinden biraz bahsetmiştik. Bunun da Rus devrimine giden yolda
önemli bir dinamik oluşturduğundan bahsetmiştik. Bu iki sınıfa dayanarak
da 19. Yüzyıl boyunca bir takım toplumsal hareketlerin zaman zaman
ayaklanmalara, isyanlara yol açacak şekilde kendiliğinden bir şekilde
ortaya çıktığını söyledik. Buna paralel olarak özellikle bu iki sorundan
da yola çıkarak bir önemli entelektüel tartışmanın, aydın hareketinin
yavaş yavaş ortaya çıktığından, belirdiğinden bahsettik. Bu entelektüel
tartışmaların da zaman içerisinde önemli bir siyasal, örgütlü siyasal
mücadeleye yol açtığından bahsettik. Bu hareketlerin 1905 kavşağında bir
anayasal devrime yol açtığını, bu anayasal devrimde de Rus devrim
tarihi için önemli olan iki önemli kurumun ortaya çıktığından
bahsetmiştik. Bir tanesi bizim kendi tarihimizden de aşina olduğumuz
parlamentonun, meclis olduğunu yani Rusya’da Duma’nın olduğunu
söylemiştik ama 1905’de bu aşağıdan hareketlerin dinamiğini göstermesi
açısından önemli olanın ise 1905 devriminde Sovyet olgusunun yani bir
özyönetim organı olarak şuraların bir taban hareketi olarak ortaya
çıkması ve kendiliğinden ortaya çıkmasından bahsetmiştik. Bu iki kurumun
Rus devrim tarihindeki öneminden bahsetmiştik. 1917’de de özellikle
ikili iktidarın ortaya çıkmasında bu iki kurumun çok önemli olacağından,
ki bu hafta biraz onun üzerinden durma imkânımız olacak. Bu örgütlü
mücadelelerden bahsederken de Rusya’da ortaya çıkmış anarşizm, Marksizm
gibi ideolojilerden, Sosyal Demokrat İşçi Partisi gibi siyasal
partilerden ondan sonra biraz Kadetler, liberaller gibi farklı siyasal
örgütlenmelerden bahsetme imkânı bulup 1917’ye kadar gelmiştik.
Ö: Evet çok zengin bir entelektüel birikimi olduğu
söylenebilir yani Rusya’nın devrim öncesindeki, acayip topluma yayılmış
olan toplumsal bir sürü akım var değil mi? Siyasi ve entelektüel akım.
Bireyler de var çok.
D: Zaten Rusya’nın entelektüel tarihini de göz önünde
bulundurduğumuzda bunu çok rahatlıkla görebiliyoruz. Rusya’nın diğer
Kıta Avrupası ülkeleri ile karşılaştığımızda hem sanayileşme ve isçi
sınıfının ortaya çıkmasındaki özgüllüğünden bahsederken buna denk düşen
çok ciddi siyasi hareketlerden ve siyasi düşün dünyasından da biraz
bahsetme imkânı bulduğumuzu söylemiştim. Aslında Rusya’ya baktığımız
zaman 19. Yüzyılda biliyorsunuz edebiyatta, özellikle 19. Yüzyılın
sonunda dünyanın en önemli ülkelerinden biri haline gelecek. Bu husus
bile entelektüel hayatın en önemli göstergelerinde biri. Dünya
edebiyatına damga vuran bir ülke haline gelecek Rusya ki dünya üzerinde
köylü toplumlarından bir tanesi kabul ediliyor. Fakat birçok köylü
toplumlarında görülmedik bir entelektüel tartışma…
Ö: Dünyanın belki de en önemli yazarlarından birkaçı, bir sürüsünü çıkardı.
D: Tabi tabi edebiyat söz konusu olursa İngiltere,
Fransa da var elbette ki ama herhalde Rusya’yı edebiyatta dünyanın
zirvesi kabul edebiliriz. Bu tabii ki yine 19. Yüzyılda Avrupa’da da çok
etkin oluyor, sadece edebiyatta değil. Çünkü bir otokrasi söz konusu
olduğu için Rusya’da, Rusya’nın önemli entelektüelleri hayatlarının
önemli bir bölümünü daha sonra devrimin birçok liderinin hayatında da
göreceğimiz gibi sürgünde geçirmek zorunda kalıyorlar. Bu sürgün de
genelde Avrupa’da veya Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanıyor.
Oraların siyasal yaşamına, entelektüel tartışmalarına da Rus sürgünleri
çok önemli katkılarda bulunacak. devrim öncesinde de etkisi oluyor
Rusya’daki devrimci mücadelenin dünyaya.
İsterseniz bugün biraz 1917 Devrimi üzerine konuşalım. Çünkü biz
Tarih Vakfı’nda da geçen hafta biraz değinme imkanı bulmuştuk birçok
etkinlik yapıyoruz, en son geçen hafta Toplumsal Tarih’deki
özel sayımızdan da bahsetmiştik. Hatta yarının da duyurusunu yapalım.
Yarın da Foti Benlisoy Tarih Vakfı İstanbul Perşembe konuşmalarında bir
konuşma gerçekleştirecek. Konuşma serimize Tarih Vakfı’nda da devam
ediyoruz.
Bütün bu etkinliklerde şöyle bir soru oluyor genelde. 1917’nin önemi,
dünya tarihindeki yerini filan konuşuyoruz. Fakat katılımcılar: “Şu
devrimi bir anlatsanıza ya, bu devrim nasıl oldu başından sonuna, bir
olgu olarak bunu bir anlasak” diye genelde benzer sorular soruyorlar.
İsterseniz bugün biraz devrimi bir yapalım. Devrimin birçok veçhesini
konuşuruz daha sonraki haftalarda konuklarımız da olacak. İsterseniz
bugün en genel dinleyicilerimiz için ya da bilenlere de hatırlatmak
babında biraz Şubat Devrimi’nden Ekim Devrimi’ne nasıl bir süreç izlendi
ve devrimin en genel anlamında olayları, olguları, dönüm noktaları
nelerdir, biraz bunun üzerine konuşabiliriz aslında.
1. Dünya savaşı başat etken mi?
Ö: Çok iyi olur. Kısacık bir özet halinde Ahmet İnsel’le de böyle bir giriş yapmıştık. Şimdi onu biraz genişletmek çok iyi olur.
D.: 1917 Devrimi 1. Dünya savaşında ortaya çıkıyor
her şeyden önce. Bundan dolayı 1. Dünya savaşına ilişkin çok önemli bir
tartışma vardır. 1. Dünya Savaşı’nın Rus devriminin temel nedenlerinden
bir tanesi ya da başat nedenlerinden bir tanesi olup olmadığına dair bir
tartışma. Bunda çeşitli fikir ayrılıkları olsa da 1. Dünya savaşının
1917’de Şubat’ta özellikle devrimin ortaya çıkmasında farklı nedenleri
olabiliyor. Farklı bir etkisinden bahsedebiliyoruz. Özellikle hem
iktisadi hem sosyal hayatta hem savaşın iktisadi hayatta getirdiği yıkım
noktasında 1. Dünya savaşının çok önemli bir etkisi olduğunu
söyleyebiliriz ama Rus devrim tarihi ve Sovyetolojide Leopold Haimson
gibi çok önemli tarihçiler aslında 1. Dünya savaşının o kadar da etkili
ve önemli olmadığını söyleyebilmişlerdir. Bu önemli bir tartışma devrimi
anlayabilmek açısından.
Neden? Çünkü biz devrim öncesinde özelikle 1905 ve 1917 arasında çok
ciddi bir siyasal toplumsal hareket dalgalarıyla karşılaşıyoruz. 1905
devriminden sonra özelikle 1905-1906’da çok kitlevi bir işçi, köylü
hareketinden özellikle bahsetmek mümkün.
20. yüzyılın başının belki de işçi, köylü eylemliliği bakımından en
radikal ve en yaygın hareketlerin gerçekleştiği ülke Rusya. Keza yine 1.
Dünya savaşından önce 1912 ve 1914’de yine dünya tarihinin en yaygın
kitlesel eylemliliklerini biz yine Rusya’da görüyoruz. Bundan dolayı
Leopold Haimson diyor ki; 1. Dünya Savaşı aslında bu yaygın radikalleşen
eylemliliklere ve işçi sınıfı grevleri dalgalarına aslında bir ket de
vurabiliyor. 1. Dünya Savaşı evet daha sonraki safhalarında Rusya’daki
monarşinin savaşta çok ciddi kayıplara yol açması, 1. Dünya Savaşı’nın
umulmadık oranda uzun sürmesi, devrime giden yolda belki önemlidir ama
devrimden önceki radikal dalgaları kesmesi oranında da önemi haiz.
Bundan dolayı 1. Dünya Savaşı aslında çok radikal bir şekilde ilerleyen,
çok ciddi anayasal talepleri olan bir hareketi bitirme noktasında da
işlev görüyor başlangıçta. Yani ikili bir unsurdan bahsedebiliriz.
1912-14’deki yaygın direnişleri, grevleri, toprak işgallerini çok ciddi
bir milliyetçi dalga ile dünya tarihinden de çok aşina olduğumuz gibi,
Romanov hanedanı özellikle 2. Nikola durdurmayı başarıyor.
Özellikle Rusçu, milliyetçi örgütler 1. Dünya Savaşı’nın başında,
kilise merkezli, milliyetçilik söylemi merkezli etkin olabiliyorlar.
Bunlardan bir tanesi Kara Yüzler. Yüz, insan sureti anlamında değil de
sayı olarak Kara Yüzler. Mesela çok ciddi kiliseci, otokrasi ve hanedan
yanlısı örgüt. Bu tür örgütler çok etkinlik kazanıyorlar ve 1. Dünya
Savaşı ile bıçakla kesilmiş gibi sosyal hareketler bitiyor. Savaşla
ilgili bir seferberlik başlıyor zaten. Bundan dolayı aslında 1. Dünya
Savaşı çok ciddi bir kırılma fakat savaşın uzun sürmesi, Rusya’nın
cephelerde ummadığı ölçüde başarısızlık yaşaması, çok ciddi insan
kaybının cephelerde yapılması, insan kaybı demek aynı zamanda cepheye
sürülmüş işçilerin, köylülerin hayatlarını kaybetmesi ve cephe
gerisindeki hayatın artık dayanılamaz bir hale gelmesi Rusya’da zaten
savaş öncesinde halihazırda olan, var olan sorunları, sosyal, toplumsal,
sınıfsal sorunları daha akut bir hale getiriyor ve zaten belli bir
toplumsal kökeni olan örgütlülüklerin de tekrar yeniden ortaya çıkmaya
başlamasına vesile oluyor.
8 Mart 1917: Kadınlar sokağa çıkıyor
Görüyoruz ki, Haimson, adını çok zikrettim, Rus Devrim Tarihi
çalışmalarında çok önemli bir isim, daha sonraki haftalarda biraz
üstünde duracağız, özellikle 1917’ye dair tarih yazımını tartışırken, o
diyor ki 1915-16’da yani savaş sürerken Rus tarihinde daha önceki
dalgalarda eşi benzeri görülmemiş çok büyük bir kitlesel hareketin
ortaya çıkıyor. Özellikle işçi grevleri mevzu bahis olduğu zaman,
taşrada da özellikle köylü sınıfı içerisindeki hareketliliğin çok ciddi
bir artış gösterdiğini görüyoruz. Bu da 1917’ye giden önemli bir
merhaleyi oluşturuyor açıkçası. 1917’nin başında Şubat ayında, Şubat
Devrimi olarak bildiğimiz hadise, eski takvime göre tabi 23 Şubat,
aslında bu 8 Mart 1917 yani Dünya Kadınlar Günü’nde, kadınların
kendiliğinden bir şekilde “ekmek sloganı”yla sokağa çıkmaları çok ciddi
bir şekilde rejimin ve çarlık otokrasisinin çöküşüne yol açacak.
Yüzyıllara dayanan Romanov hanedanı 8 Mart’tan bir hafta sonra çökecek,
hanedan ortadan kalkmış olacak. Şubat’ta 1. Dünya Savaşı’nın içerisinde
kendiliğinden, kadınların simgesel ve sembolik eylemi ile devrimin
başladığını görüyoruz.
Ö: Çok önemli bir şey tabii ve kadınların başını çekmesi
ayrıca çok şaşırtıcı da bulunabilecek bir şey. Çünkü kadınlara hiçbir
hak tanınmayan bir dünya şeyinden bahsediyoruz.
D: Tabii. Hatta evrensel olarak bütün dünya. Seçme seçilme haklarından tutun da sivil hayattaki rollerine kadar.
Ö: Sokağa bile çıkmaları hadise olan bütün dünyada ve devrimin başını çekiyorlar. Müthiş bir şey.
D: Evet sembolik olarak işçi hareketinde de öyle. 19
yy. boyunca ve 20. yy sendikal hareketine baktığımızda da kadınlar işçi
sınıfının önemli bir kesimini, özellikle tekstil sanayiinde, Rusya
mevzu bahis olduğunda hizmet sektörü dışında metal sanayi ve tekstil
sanayii, en önemli eylemliliklerin ve örgütlenmelerin gerçekleştiği yer.
Kadınlar ve gençler daha çok tekstilde yani kalifiye olmayan işçilerin
çalıştığı ki daha sonraki radikal hareketleri oluşturacaklar da bunlar.
Çünkü genelde kadınların, o zaman da, daha sonra da, literatürde işçi
sınıfı hareketi içerisinde daha muhafazakâr, çok daha önemi olmayan, çok
daha uzun erimli örgütlülüklerin içine girmeyen bir kesim olarak
nitelendiriliyor.
Kadınların eylemiyle başlıyor devrim
Günümüzde kadınlar, kadın işçileri üzerine çok ciddi çalışmalar
yapılıyor Rus tarihi içerisinde. Aslında kadınların çok daha gündelik
çıkarları için mücadeleye girdiklerini, işçi sınıfının daha geleneksel
sendika hareketlerinde veya lonca teşkilatlarında etkin olmadıklarını
görüyoruz. Fakat hareket radikalleştikçe ve sokağa taştıkça en önemli
kırılma noktalarında bu gençlerin ve kadınların olduğunu göreceğiz.
1917’de de hemen başında önemli bir rol oynanacak. Tabii onların bu 8
Mart’taki hadisesi biraz daha sembolik. Çünkü yine önemli tarihçiler var
ki onların 8 Mart’taki eyleminden bir iki gün önce de yine Rusya’da Sen
Petersburg’da o zaman Petrograd’da Putilov metal fabrikasında önemli
bir grevin oraya çıktığından bahsederler. O dalga içerisinde öne çıkmış
önemli bir sokak gösterisi olduğunun altını çizmeye çalışırlar. Aslında
çok ciddi bir huzursuzluğun ve toplumsal hareketliliğin olduğunu şubat
aylarında görüyoruz. Ve 8 Mart eski takvime göre 23 Şubat’ta bu
kadınların eylemiyle başlıyor devrim.
İki gün içerisinde genel grev gerçekleşiyor. Genel grev Rusya için
vaka-i adiye, sıradan bir olay, yani günümüz açısından çok radikal
gelebilir dinleyicilerimize ama Rusya söz konusu olduğu zaman Rusya 20.
yüzyılın başı tarihi genel grevler tarihidir. Yani normal bir hadise
gibi bir şey Rusya’da ve bunların bazıları da silahlı grevler. Aynı
zamanda silahlı ayaklanmalara da dönüşebilen radikallikte ayaklanmalar.
23 Şubat’tan sonra genel grev oluyor. Tabii buradaki önemli dönüm
noktası, silahlı kuvvetlerin yani emniyet güçlerinin bu ayaklanmalar
karşısında nasıl bir rol oynayacakları, nasıl bir tavır alacakları.
Çünkü dünya tarihinde bir devrim yok ki ordu bölünmemiş olsun. Yani ordu
çökmezse, bölünmezse ve rejimin yanındaysa devrim olamıyor, böyle bir
şey olamıyor. Onun için her devrim aynı zamanda güvenlik teşkilatının ya
paralize olması ya hareketsiz kalması ya da çökmesi sonucu
gerçekleşebiliyor ki bu kadınların eyleminden ve genel sürecinde bir iki
gün içerisinde çoğu gösteriye silahla ateş de açılıyor. Silahlı bir
şekilde müdahalede de bulunuluyor. Fakat 27 Şubat yani devrimden dört
gün sonra çok önemli bir olay oluyor Volinsky, Petersburg’a gidenler
bilir Volinsky çok önemli bir yerdir Petersburg’da. Volinsky’deki alay
taraf değiştiriyor, devrimcilerin safına geçiyor.
Bu çok önemli bir kırılma noktası. Neden? Çünkü devrimler tarihinde
askerler disiplinsiz olmayı seçtikten sonra artık asker için bir geri
dönüş yoktur, geri dönüş olmaz. Çünkü rejim tekrar tesis edilirse
disiplin çerçevesinde ve çok ciddi bir şekilde cezalandırılacakları için
artık askerler devrime katılacak, asker komiteleri kuracak. Asker
sovyetlerini kuracak olan alayların, birliklerin, devrimdeki en radikal
dinamikleri oluşturacaklarını görüyoruz ve güvenlik teşkilatı da çökünce
özellikle cephe gerisindeki ordu birliklerinde devrim hızla
radikalleşmeye ve 2-3 gün içerisinde de 2-3 Mart’ta Çar’ın tahtan
inmeye, hatta kardeşinin Mihail ki onun tahta geçmesinin taraftarları
çok fazlaydı o zaman devrim saflarında olanlar tarafından da talep
ediliyordu. O bile tahtı almayacak. Taht ortada kalacak, yani öyle bir
yıkımdan bahsediyoruz. Düzenin böyle bir çöküşünden bahsediyoruz. Bir
hafta içerisinde…
Ö: belki bir küçük parantez açarsak. O taraf değiştiren
birlikte, askeriyenin içinde de tabii anneleri ya da çocukları şeyin
içinde olan, bu kadınlar grevinde ve hareketi içinde olanlar da olduğu
için…
D: Tabii ki de. Zaten köylü asker denir bunlara.
Bunların kökenleri köylülük olduğu için, halkın içinden gelen askerler
oldukları için oradaki disiplin biraz yumuşadığında, tabii Çarlığın da
Çar’ın da özellikle seçkinler arasında, ordu üst yönetimi içerisinden
Çarlık idaresi üst düzey yöneticiler arasında da artık bir meşruluğu
kalmadığı için bir devletin çökmesinden bahsediyoruz. Zaten tesadüf
eseri değil tam bu 27 Şubat günü, ordu ilk ateş açmayı reddettiğinde
kitlelere ve devrim safına geçmesiyle aynı gün devrimin iki önemli
organı kurulacak. Çok tesadüf değil, birbiriyle bir şekilde ilintili.
Çünkü birçok devrimin ileri geleni askerin müdahalesiyle bu
ayaklanmaların nihayete ereceğini düşünüyorlar, devrimin daha sonra
liderliğini yapacak kişiler de. Oysa askerler taraf değiştirince 27
Şubat günü hem Duma komitesi, Duma’da daha sonra geçici hükümeti kuracak
olan oluşum oluşuyor, hem de Sovyetler kuruluyor. Birtakım sendikaların
önde gelen şahsiyetleri, sosyalist hareketin içerisinde önemli olan
özellikle Menşevik bazı liderlerin teşviki ile Petrograd Sovyeti
kuruluyor. Böylece ikili iktidar dediğimiz olgu Şubat ayı içerisinde
hemen iki üç gün içerisinde ortaya çıkmış oluyor. Onlardan birkaç gün
sonra da Romanovlar tahttan çekilecekler ve Petrograd ile ikili
iktidarla bir cumhuriyetvari oluşum hemen akabinde ortaya çıkacak. Bu
askerin konumu gerçekten önemli. Zaten Sovyetlerin alacakları ilk
kararlar ve daha sonra Şubat’la Ekim arasındaki hadiselerde önemli
kırılma noktalarında hep bu savaş ve askerlerin tutumu rol oynayacak.
Zaten biliyorsunuz 1917’nin en önemli sloganları Barış. Ekmek, işçi
kontrolü ve toprağın yanında, toprağın bölüşülmesi talebi yanında en
önemli talep hep barış. Barışın olmadığı, savaşa devam iradesinin ortaya
çıktığı her koşulda çok ciddi dönüm noktaları yaşanacak. Ekim’e giden
yolda da askerlerin bu savaş karşıtı tavrı ve barış talebi ve toplumun
diğer kesimleri elbette ki çok önemli bir rol oynayacak. Sovyetlerin de
ilk bildirgesi, bir nolu kararı da bu konuda zaten. Askerlerin normal
işlerine güçlerine dönmelerine dair bir emir çıkıyor Sovyetlerin askeri
komitesinden. Buna karşı askerler gelip Sovyeti de basıyorlar. Ortaya
çıkmış devrimin en önemli organını bile askerler basıp 1 no’lu kararı
çıkartarak savaş karşıtı barış taleplerini tekrar dillendiriyorlar.
Kızıl muhafızlar kuruluyor
Can Tombil: Ben bir de şeyi sormak
istiyorum. O dönemlerde yani devrimin başlangıcı sırasında ve hemen
öncesinde Sofular, Ruhban sınıfı, Rasputinciler… Onların kuvveti gücü ve
konumları ne alemdeydi?
D: Aslında Şubat’ın devrim günlerine kadar önemli
bir rol oynuyorlar. Önemli güçleri var. 1. Dünya Savaşı’nın başında da
söyledim Kara Yüzler gibi birçok kilise örgütü kuruluyor, paramiliter
örgütler kuruluyor, işçi hareketlerine saldıran dünyanın birçok yerinden
aşina olduğumuz girişimlerin içindeler. Bu devrimle birlikte sanki
Rusya’dan silinmişler gibi ortadan kalkıyorlar. Buharlaşıyorlar ve
devrim ilerledikçe de ortadan kayboluyorlar. Yani onları çok fazla artık
ortada görmüyoruz.
Ö: Çok acayip bir şey. Çünkü son derece etkili oldukları biliniyor.
D: Tabi, kilise dediğimiz şey Rusya’da çok önemli
bir kurum yani. Kurumun aslında çökmesinden bahsediyoruz. Çünkü aynı
zamanda kurumsal iktidar, Çarlıkla beraber devletin kendisi de çöküyor.
Hatta birçok tarihçi şey der, ikili iktidar da yok aslında ortada, bir
iktidarsızlık hali var ki bu geçen hafta da biraz bahsetmiştim aslında
üçlü iktidar vardır diye. Aslında üçüncü iktidar var. Kitlelerin
kendiliğinden bir şekilde oluşturdukları ve sadece Sovyetlerle sınırlı
olmayan, geçen haftada biraz değinmiştik, fabrika komiteleri, fabrika
konseyleri bunlar en genel anlamda taban örgütlenmeleri, işçi milisleri
hemen kurulacak. Silahlı işçi milisleri şehirlerde güvenliği sağlamaya
başlayacak. Kızıl muhafızlar kurulacak. Var olan sendikalar yeniden
kitleselleşecekler. Aslında çok ciddi bir taban hareketinin ortaya
çıktığı onun karşısında da Sovyetler ve geçici hükümet diye iki kurumun
olduğu ama genelde olayların gidişatını bu taban hareketinin bir şekilde
güdülediğini ve son noktada onların müdahalesiyle olayların
şekillendiğini görüuyoruz. Bundan dolayı da Rus devrim tarihinin
Şubat’tan sonra kitleselleştiği, radikalleştiği ve sola doğru hareket
ettiğini görüyoruz ki bu hatta Sovyetlerin bile isteğinin hilafına
gerçekleşiyor.
Ö: Bunu herhalde gelecek hafta da gene Ekim devrimi olarak da
nitelendiririz. Burada kesebiliriz belki, bitirebiliriz. Şey de çok
yani Ahmet İnsel’le de konuştuğumuzda, konuşulmuştu. Çok kanlı da bir
şey değil. Birkaç gün süren bir şeyde sonradan İç Savaş’ta muazzam başka
sorunlar olacak. Ona da gireriz.
D: Genelde zaten büyük bütün devrimlerde, ilk
devrimci dalganın olduğu, gerçekleştiği an çok kansız olur. Daha sonra
müesses nizam buna karşı durmak için biraz harekete geçtiğinde bir iç
savaş ortaya çıkar ve tayin edici savaş, kan da orada dökülür zaten.
C: Yarın Perşembe konuşmalarında konuşulacak konu hakkında tekrardan bir ufak bilgi verebilir misiniz?
D: Foti Benlisoy yarın biraz Rus devriminin bugünden
algılanışını, bugün nasıl ele anılıyor, nasıl hatırlanıyor veya nasıl
görmek gerekir gibi meseleler üzerine konuşacak. Biraz nostalji boyutu
ile ele almaya çalışacak. Çünkü bugüne kadar biraz ne oldu üzerine
tartışma imkanı bulduk. Bir hafta da bugünden geriye dönük nasıl ele
alınıyor, nasıl bakılıyor biraz onun üzerine konuşmaya çalışacağız.
Ö: Foti şeyi de sorar size yani, katılanlar sorar. Bugün niye hiç kutlanmıyor? Rusya’da sıfır.
D: Ya da dünyanın her yerinde ve biz bu programı niye yapıyoruz.
Ö: Biz Ruslardan daha fazla ilgi ile izliyoruz.
D: Günümüz dünyası ile ilişkili bugün bu hadise üzerine çok fazla konuşuyor olmamız aslında.
C: Marmara Belediyeler binasında 16 Kasım perşembe günü 18. 30’da gerçekleşecek.
D: Evet Eminönü’nde Galata köprüsünün yanında hemen, üç binadan biri.
Ö: Çok teşekkürler Doğan. Görüşmek üzere haftaya. (HK)
Yarın: Şubat'tan Ekim'e Devrimin Yılı
Yorumlar
Yorum Gönder