100. YILINDA EKİM DEVRİMİ SÖYLEŞİ DİZİSİ 1 1917 Devrimi'ne Giderken Çarlık Rusyası
İstanbul - BİA Haber Merkezi
04 Aralık 2017, Pazartesi 00:01
Açık Radyo'da her çarşamba yayınlanan Y. Doğan Çetinkaya
ile "100. yılında Ekim Devrimi” konulu söyleşilerin ilkinde, Çarlık
Rusyasının devrim öncesi siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısı konu
ediliyor.
Ömer Madra ve Can Tombil’in Y. Doğan Çetinkaya ile her Çarşamba
günü Açık Gazete programında gerçekleştirdikleri “100. yılında Ekim
Devrimi” adlı dizi söyleşiyi bianet’te okuyabileceksiniz.
Çetinkaya 100. yılı dolayısıyla devrime giden yolları ve o
yolların üzerindeki aktörleri anlatarak başladığı söyleşi dizisi, Açık
Radyo’da her Çarşamba saat 9:30 yayınlanıyor.
Tarih Vakfı'nın katkısıyla hazırlanan program, 8 Kasım günü başladı. 27 Aralık 2017 Çarşamba günü tamamlanacak.
bianet ilk dört programı bugünden itibaren arka arkaya
yayınlayacak. Ardından her Çarşamba söyleşileri yayınlayacak. Böylece
Açık Radyo dinleyicileri ve bianet okurları program başlamadan bir
önceki hafta konuşulanları okuma şansını elde edecek.
Yayınlanma tarihi: 08 Kasım 2017
Bu hafta Açık Gazete'de yeni bir köşemiz oldu: 100. yılında Ekim
Devrimi. Tarih Vakfı'nın katkısıyla hazırlanan programda, akademisyen Y. Doğan Çetinkaya ile birlikte içinde bulduğumuz senenin sonuna kadar, 100. yılında Ekim Devrimi'ni konuşuyoruz.
2017 yılının sonuna kadar devam edecek programın ilk bölümünde 1917
Rus Devrim'ine giden yolları ve o yolların üzerindeki aktörleri
hatırlayarak bir giriş yaptık. 100. yılında Ekim Devrimi her çarşamba
saat 09:30'da Açık Radyo'da!
2017 yılının sonuna kadar devam edecek programın ilk bölümünde 1917
Rus Devrimi'ne giden yolları ve o yolların üzerindeki aktörleri
hatırlayarak bir giriş yaptık.
Y. Doğan Çetinkaya 1914 yani Birinci Dünya Savaşı öncesi Çarlık
Rusya’sının 1917'yi hazırlayan iktisadi, toplumsal ve siyasal
gelişmeleri özetledi.
Rusya'da 19. yüzyılda öne çıkan iki sorunun 1917'ye giden yolda
önemli olduğunun altı çizildi. Bunlardan ilki kendine özgü hızlı bir
sanayileşme yaşayan Rusya'da ortaya çıkan proleterleşme olgusu; diğeri
ise toprak yani köylü/serf sorunu idi. Rusya'da geç ortaya çıkmasına
rağmen emsallerine ancak İngiltere gibi ileri sanayi ülkelerinde
rastlanabilecek düzeyde ileri teknoloji kullanan sanayi yatırımlarının
19. yüzyılın sonunda bazı kentleri sanayi merkezlerine dönüştürdüğünden
bahsettik. Sadece St. Petersburg ve Moskova değil zamanında Rusya'nın
Manchester'ları olarak anılan Ivanovo ve Lodz gibi şehirlerden
bahsettik. Bu merkezlerde çok sayıda çalışanın (aynı çatı altında 10
binden fazla işçinin çalıştığı örneklerde olduğu gibi) bir araya gelerek
işçileştiğinin altını çizdik. Yine 1861 yılında serfliğin yasal olarak
kaldırılmasına rağmen toprak sorununun, tarımda ticarileşme ve
kapitalistleşmenin, mevcut müştereklerin özelleşmeye başlamasının ve
Obşçina gibi komün benzeri yapıların bu gelişmelere direnmesinin önemli
bir sınıfsal soruna yol açtığı üzerinde durduk.
Bu toplumsal/sınıfsal soruna paralel olarak 19. yüzyıl Rusyasında üç
gelişmenin önem arz ettiğini vurguladık: Kendiliğinden toplumsal
hareketler ve patlamalar; canlı bir aydın/entelejansiya hareketi ve
entelektüel tartışma ve son olarak da bunların da bir sonucu olan
örgütlü siyasal hareketlerin yani siyasi partilerin ortaya çıkışı.
1917 Devrimi'nde ve ona giden yolda bu hareketlerin ve Rus Sosyal
Demokrat İşçi Partisi'ndeki Bolşevik ve Menşevik gibi hiziplerin,
Popülist halkçı geleneğin bir devamcısı olan Sosyalist Devrimcilerin ve
Rus Anarşistler gibi grupların önemi üzerinde durduk. Programın sonunda
da 1905 Devrimi sonrasında o zaman ve 1917'de ikili iktidarı yani
devrimci durumu oluşturacak iki kurumun ortaya çıktığından bahsettik:
Duma yani meclis ve Sovyetler yani kitlelerin kendiliğinden
oluşturdukları öz-yönetim organları şuralar.
(100. yılında Ekim Devrimi / Tarih Vakfı’nın katkılarıyla)
Ömer: Merhaba Doğan. Hoş geldin. 1917’nin 100. Yılında devrim
sohbetleri diye dün de Tarih Vakfı’nın Perşembe konuşmalarında yedinci,
yani tam yıl dönümüne geldiği için yapılmış bir şey vardı. Biz de bu
yıl sonuna kadar bu programı yürütmeye gayret edeceğiz. İyi bir durum.
Ne zamandır istiyorduk bunu. Hoş geldin. Senin Grigor Suny ile yaptığın
ayrıntılı sohbeti de ayrıca bir diğerini de hem Agos hem Birikim’de okuma fırsatımız oldu. Birikim’de
iki sayılık bir dergi yapmış. Artık her Çarşamba beraber olacağız.
Konuk olur mu olmaz mı o senin bileceğin iş. Hoş geldin aramıza diyelim.
Ben bir de 5-6 dakika sonra burayı terk etmek, Can’a seni teslim ederek
bırakmak durumundayım. Onu da şimdiden belirteyim. Evet ne konuşuyoruz?
Doğan: Nereden başlayalım. İsterseniz biraz bu
dönemde, sonuçta Tarih vakfı adına da katıldığım için yaptığımız
etkinliklerden bir şekilde bahsedeyim.
Ö: Lütfen…
Doğan: 1917’nin 100. yılını vesile bilerek biz her
dönem gerçekleştirdiğimiz, iki haftada bir yaptığımız Perşembe
konuşmaları var. Hem o dönemde gündemde olan konularla bir şekilde
ilişki kurarak hem de genelde tarihçiliğin gündeminde olan meseleleri
bir şekilde kamuoyu ile paylaşmak, tarih alanına ilgi duyan uzmanlar ya
da tarih alanını izlemeye çalışanlarla bir araya gelmek için perşembe
konuşmalarını yapıyoruz. Bu dönem Perşembe konuşmalarını 1917’nin 100.
Yılını vesile bilerek “Devrim Sohbetleri”ne ayırdık biz İstanbul’da.
Tabii Tarih Vakfı sadece İstanbul’da da çalışma yürütmüyor. Değişik
şehirlerde de yeni yeni buluşmalar organize etmeye başladı ama en canlı
yerlerden bir tanesi Ankara. Ankara’daki arkadaşlarımız da yine her iki
haftada bir yaptıkları etkinlikleri de 1917’ye hasrettiler. Bundan
dolayı topyekûn bir 1917 etkinlikleri ile dolu bir programımız var. Biz
bugüne kadar 3 tane toplantı gerçekleştirdik bu Perşembe konuşmaları
çerçevesinde. Bunların ilk ikisi devrim kavramı üzerine bir tanesi de
Meksika devrimi üzerineydi. Çünkü biz bu 1917’yi vesile bilerek genel
anlamda devrim kavramını ve olgusunu yeniden tartışmak, gündemimize
almak analiz etmek için bir çaba içerisinde olduk. Ama Ekim devrimi,
1917 Kasım ayında gerçekleştiği için, biz Ekim Devrimi diyoruz, tabii
eski takvime göre o zaman Rusya’da geçerli olan takvime göre Ekim
Devrimi’ydi. Aslında Kasım ayında gerçekleşmiş bir devrimdi. Bundan
dolayı da Kasım ayındaki etkinliklerimiz doğrudan 1917 Devrimi, Şubat ve
Ekim devrimleri üzerine olacak. Meraklı olan dinleyicilerimiz Tarih
Vakfı’nın sayfasından da hem İstanbul’da hem Ankara’da yapılan bu
etkinliklerin içeriğini ve tarihlerini öğrenebilirler.
Bir de kamuoyundaki yüzümüz Toplumsal Tarih dergimiz var tabii. Toplumsal Tarih
dergisinin de Kasım sayısını 287. Sayıyı “1917/2017: Devrimler
tarihinde 1917” başlığıyla özel bir sayı olarak yayınladık. Bu da çok
şümullü bir sayı oldu gerçekten. Dosya dışında yazı alamadık dergiye.
Bütün dergiyi kapladı yazılar, konunun da önemine binaen. Bundan dolayı
merak edenler bayilerden ya da kitapçılardan Toplumsal Tarih’i
de alırlarsa 1917 devriminin kendisine dair hem 1917’nin ne şekilde
gerçekleştiği, 1917’nin gerçekleştiği özellikle Petersburg’daki
mekanlar, gün gün ay ay, önemli mekanların fotoğrafları ile bir
anlatısını öğrenebilirler ilk elden giriş için önemlidir. 1917’ye
ilişkin farklı meseleler; işte 1917 devriminde işçi sınıfı, 1917’ye
giden süreçteki Rusya tarihi, 1905 başta olmak üzere, 1917 devriminin
farklı veçheleri mesela posterleri. 1917 çünkü çok ciddi bir ikonografi,
bir görsellik de üretmiştir sanat anlamında özellikle. 1917 devriminin
mesela posterleri çokça dünya çapında bilinir, takip edilir beğenilir.
Buna ilişkin Moskova’dan yazan bir arkadaşımız önemli bir katkıda
bulundu. Bolşevik devrimi ile sporun ilişkisi üzerine bu alanda çalışan
önemli tarihçilerimizden biri bugün Amerika’da ders vermekte olan Yiğit
Akın’ın yine bir makalesini görebilirler. 1917’nin hemen hemen her
boyutuna ilişkin yazı bulmaları ve 1917’nin de ülkemize bir şekliyle
etkisi, 1917’nin ülkemizde nasıl algılandığı ne tür etkiler yarattığı
üzerine de bazı yazılar var. Zafer Toprak hocamız başta olmak üzere
önemli makaleleri Toplumsal Tarih dergimizde bulabilirler. Genel bir bilgi vermiş olayım.
Ö: Bu da çok iyi bir şey. Ben de buna şeyi ekleyeyim. Birikim
dergisi de Ekim- Kasımı iki sayı olarak birlikte çıkardı ve Ekim
devriminin 100. yılına da ayırmış durumda benzer pek çok senin de…
Doğan: Evet oraya ben Sovyetoloji’nin, Rus devrim
tarihinin en önemli isimlerinden bir tanesi olan, son zamanlarda Osmanlı
imparatorluğuna ilişkin yazılar yazmaya başlayan, Türkçe de sonunda
öğrenen Ronald Grigor Suny ile bir röportaj yaptım. Rus Devrimi’nin
yaşayan en önemli tarihçilerinden bir tanesi. Yıllar önce en önemli
kitabı olan doktora tezinden üretilmiş Bakü Komünü de Türkçe’ye
çevrilmişti. Birçok okuyucumuz, dinleyicimiz anımsayacaktır. Onunla da
genel anlamda 1917’nin çeşitli veçheleri ve tarih yazımı üzerine uzunca
bir röportaj gerçekleştirdik. İlk defa bu konuya ilgi duyanlar için
özellikle ilginç olacaktır.
Ö: Dün Ahmet İnsel’le de birazcık üzerinden geçme fırsatı bulduk. Birikim
bu çift sayısında da epey kapsamlı Orhan Koçak, Mehmet Alkan, Cem
Somer’in ilginç yazıları da var. İzleyenler buna da bakabilirler. Bu
sayıya da bakabilirler.
Doğan: Aslında İstanbul’da ve Türkiye’nin başlıca
kentlerinde çok ciddi bir etkinlikler serisi ile karşı karşıya
olduğumuz, birçok derginin de bu konuda özel sayılar yaptıklarını, özel
toplantılar gerçekleştirdiğini görüyoruz. Aslında oradan da tartışmamıza
ve programımıza girebiliriz. Neden böyle? Elbette 1917 20. Yüzyılın en
önemli gelişmelerinden, en önemli devrimlerinden bir tanesi. Bunun neden
böyle olduğunu ayrı bir başlık olarak tartışabiliriz ama bugün
özellikle bu kadar önemli bir olayın bu çapta ele alınıyor olması,
dünyada bu çapta gündeme geliyor olmasının da tabii günümüze ilişkin çok
önemli bir nedeni var elbette ki.
Ö: Çok önemli bir nokta. Ben de çıkarken şeyi söyleyeyim. Dün
konuşuyorduk, dün yapılan toplantıya da büyük bir özellikle gençlerden
önemli bir ilgi olduğunu da söyleyeyim.
Doğan: Evet onu söylemeyi unuttum. Biz aynı zamanda
bu perşembe etkinliklerinin yanı sıra, devrim 7 Kasım’da gerçekleştiği
için 7 Kasım’a özel bir sempozyum koyduk iki oturumluk. Hafta içi gündüz
saatlerinde 13.30’da başlayıp 18.00’da biten bir sempozyum olmasına
rağmen ve çok da rağbet beklememize rağmen salonumuz tıklım tıklım
doldu. Bundan dolayı buradan bizi izleyenlere de teşekkürü bir borç
bilirim. Gündüz saatlerinde hafta içi yapılan bir etkinliğin bu kadar
ciddi bir karşılık bulması kamuoyunun merakını bir şekilde gösteriyor.
Ö: Evet bu da çok hoş bir şey.
Can: Sizi yolcu edelim o zaman biz.
Ö: Ben Doğan’ı sana emanet ediyorum Can. Emin ellerde kalıyor. Hoşçakalın. Birazdan çıkıyorum.
Can: Biz devam edelim. Biraz beylik bir soru olacak ama 100.
yılında nasıl görmemiz lazım anlam ve önemi bağlamında Ekim Devrimi’ni
diye başlayabiliriz belki de.
Doğan: Ekim Devrimi ve en genel anlamında 1917
devrimi demek daha doğru olur tabii ki. 1917 Şubat devrimi kendiliğinden
çok ciddi bir patlama sosyal patlama olarak ortaya çıkıyor. Ve
nihayetinde çok ciddi 1917 boyunca gerçekleşen çalkantılı bir sürecin
ardından Ekim’de Bolşeviklerin iktidarı ele alıp yeni bir rejim, yeni
bir düzen kurdukları bir dönüm noktası gerçekleştiriyor. Bunun için 1917
devrimleri hem Rusya tarihinde ama aynı zamanda da hem dünya tarihinde
çok önemli bir kırılma noktası oluyor. 20. Yüzyıla baktığımızda en genel
anlamıyla soğuk savaşı filan da göz önünde bulundurursanız iki kutuplu
dünyayı aslında bütün kendinden sonraki yüzyılı, tarihi belirleyecek bir
dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Rusya dünya için artık en önemli
ülkelerden biri haline geliyor.
Kendine has bir kapitalistleşme, proleterleşme
Can: Dün Ahmet İnsel’le de bu konu hakkında konuştuk. O biraz
daha tarihi bir 10-12 sene öncesine alarak 1905 devrimi ile birlikte
görmemize yardımcı oldu. 1905 devrimi sırasında yani 1905 yılında, eski
Rus takvimine göre 9 Ocak olan, 22 Ocak 1905 günü Georgy Apollonovich
Gapon adında bir papazın önderliğinde 140 bin işçinin Çar’a dilekçe
vermek için kışlık saraya yaptığı yürüyüşte askerlerin açtığı ateşle
binden fazla işçinin ölmesi ile 1905 devriminin ilk adımı başlıyordu.
Bundan biraz bahsettik. Bunun daha böyle bir anda çıkan bir devrim
olduğundan bahsetmişti Ahmet İnsel yanlış aktarmıyorsam. 1917’nin bu
sürece gelirken üzerinden geçilen yollarla beraber daha sistematik
işleyen bir durum olduğundan da bahsetmişti. 1905 üzerinden de, o süreç
üzerinden de daha doğrusu, 1917’ye giden süreç üzerinde ne gibi izler
görebilmemiz mümkün peki?
Doğan: Şimdi Rusya kendine özgü bir tarihe sahip
oluyor özellikle 19. yy’nin sonlarından itibaren. Diğer ülkelerle
karşılaştırdığımızda çok kendine has bir kapitalistleşme, proleterleşme
ve sanayileşme deneyimi gerçekleştiriyor. Özellikle sanayileşme
hamlesinde geç kalmış olması dolayısıyla. Hem devletin yapmış olduğu
devasa sanayi alanındaki kamu yatırımları hem de yabancı sermayenin
girişimi ile gerçekleşen yatırımlar, Rus Çarlığının biraz geri kalmış
olmasının da vermiş olduğu teşviklerle Rusya’da çok hızlı ve çok devasa
bir kapitalistleşme hamlesi yaşanıyor ve bu kapitalistleşme hamlesi
ancak emsallerine İngiltere gibi daha gelişmiş ülkelerde
karşılaşabileceğimiz sanayi komplekslerinin ortaya çıkmasına yol açıyor.
Bu devasa yatırımlar belki Kıta Avrupa’sında bir çok ülkede
görmeyeceğiniz bir işçi yoğunlaşmasını getiriyor bir takım önemli kent
merkezlerinde. İçerisinde on binlerce işçinin çalıştığı fabrikalarla
karşılaşılmaya başlanıyor ki bu Kıta Avrupa’sında bile Almanya’yı biraz
hariç tutarsak son dönemlerinde çok yaygın bir şey değil. Ancak
İngiltere’de karşılık bulabileceğimiz…
Öyleki literatürde şey denir yani Manchester’a benzeyen Rusya’da o
zamanın son teknolojisini kullanan büyük işletmelerin ortaya çıkmaya
başladığını görüyoruz. Bir işletmede binlerce işçinin çalıştığını da göz
önünde bulundurduğumuzda çok ciddi bir sınıf probleminin ortaya
çıktığını görüyoruz. Yine aynı benzer bir şekilde Rusya’da toprak
sorunun, köylü sorunun çok halledilememesinden dolayı iki önemli sınıfta
hem işçiler arasında hem köylüler içerisinde çok ciddi bir sınıfsal
huzursuzluk olduğunu görüyoruz. Bu da Rusya’da kendiliğinden büyük
kitlevi hareketlerin ortaya çıktığını ve buna akabinde paralel olarak da
bir takım entelektüel ideolojik akımların güç kazandığını ve bunların
siyasal olarak da örgütlenmeye başladığını görüyoruz 19. yüzyıl sonları
ve 20. yüzyıl başlarında. Bunun için Rusya’da hem çok radikalleşen ve
kitleselleşen bir kendiliğinden toplumsal hareket var, buna paralel
olarak gerçekleşen çok ciddi bir ideolojik tartışma ve ona paralel de
giden bir siyasal örgütlenme mücadelesi var. Bunlar Rusya’da siyasal ve
toplumsal hayatı Kıta Avrupa’sındaki diğer ülkelerle
karşılaştırdığımızda biraz ayrıksılaştıran da bir hal almasına sebebiyet
veriyor.
Bir taban örgütlenmesi olarak Sovyet kurumu
Can: Bu siyasi tartışmaların içerisinde kimler var?
Doğan: Bu siyasi tartışmaların içerisinde bildiğimiz
aşina olduğumu bütün politik gelenekler olmasına rağmen özellikle
sosyalizmin içerisindeki çok farklı damarların, ekollerin ortaya
çıktığını, çok canlı bir entelektüel siyasal tartışmanın ortaya
çıktığını ama bu tartışmanın ötesinde de çok ciddi bir siyasal strateji
taktik tartışmasının çok fazla ön plana çıktığını, Marksizm’in bunun
içerisinde doğup yavaş yavaş gelişmeye başladığını görüyoruz ve bu
tartışmanın da hızlı bir şekilde kitlelere mal olmaya başladığını
görüyoruz ki 1905 bu anlamda önemlidir.
İki kurumu doğuruyor bu süreç. Bunlardan biri anayasa tartışmaları
çerçevesinde Duma’nın ortaya çıkacak olması devrimden sonra yani bizim
anlayacağımız şekilde meclisin temsili bir kurumun, parlamentonun ortaya
çıkması. Ama en az onun kadar önemli ve onunla paralel bir şekilde
kendiliğinden, toplumun aşağısındakilerin, işçilerin öncülük ettiği
Sovyet kurumunun ortaya çıkması. Yani bir özyönetim organı olarak,
demokratik bir kurum olarak, bir taban örgütlenmesi olarak Sovyet’in,
yani şuraların ortaya çıkması. Duma ile meclisle birlikte Rus siyasal
hayatında önemli bir rol oynamaya başlaması.
Aslında en büyük kırılma ve dönüm noktalarından bir tanesi bu ki bu
iki olgunun daha sonra 1917’de de önem kazanacağını ve her devrim
süreciyle bizim aşina olduğumuz “ikili iktidar” olgusunun bu iki kurum
üzerinden ortaya çıkacağını Şubat Devrimi ile birlikte görebiliyoruz.
Yani 1905’den sonra ortaya çıkan aktörlere baktığımızda temelde bunları
görüyor diyebiliriz.
İkili iktidar
Can: Bu ikili iktidar olgusundan da biraz bahsetmek ister misiniz, tam olarak ne manaya geliyor?
D: Evet. Aslında bu son Toplumsal Tarih'teki yazımda
da, demin bahsettiğim dosyada yayınlanan yazımda da üzerinde durduğum
bir konuydu. Yine Perşembe konuşmaları çerçevesinde gelen misafirlerimiz
bir şekilde hatırlayacaktır. Bu konu üzerinde durmaya çalıştım. Makalem
aslında 1917 Devrimleri ve İşçi Sınıfı başlıklıydı. Ama aslında temel vurgusu ikili iktidara ilişkin bir tartışmaydı.
1917 devriminden sonra bizim bildiğimiz aşina olduğumuz bütün modern
devrimlerde ortaya çıkan bir olgudur ikili iktidar. Yani bir eski
rejimin içinden bir şekilde çıkmış, devrim sürecinde ortaya çıkmış bir
iktidar odağıyla; öyle ya da böyle eski rejimi bir şekilde temsil eden
iktidar odağıyla, yeni doğmakta olan, gelişmekte olan, olmakta olan
devrimin aslında aktörlerini ve temsilcilerini barındıran başka bir
iktidar odağının ortaya çıkması ve bu iktidar arasındaki mücadelenin
sonucu tayin etmesi.
Eğer yeni bir rejim için mücadele edenlerin ortaya çıkardıkları
iktidar müstakbel iktidar odağı muzaffer olursa orada devrimin başarılı
bir şekilde gerçekleştiğini; başaramazsa, başarılı olamazsa yani devrimi
nihayetine erdiremezse de devrimin yenilgiye uğradığını gördüğümüz bir
denge durumu aslında. Bir güç dengesi durumu. Bu 1917 şubat devriminden
sonra geçici hükûmette temsiliyetini bulduğu bir odakla demin de
bahsettiğimiz taban örgütlenmesine dayanan, özyönetim örgütü olan
Sovyetlerin karşı cephesinde durduğu bir ikili iktidar durumu ortaya
çıkacaktır.
Ama bu geçici hükümetin çok bir kıymeti harbiyesi olmadığı için,
kerameti kendinden menkul bir odak olduğu için hızla güç kaybedecektir
ama asıl güce ve temsiliyete sahip Sovyetlerin ise yavaş yavaş toplumda
iktidar olacağı, Sovyetlerdeki iktidar mücadelesinin sonucu tayin
edeceği bir sürecin yaşandığını göreceğiz ki Ekim de zaten Sovyetlerin
Bolşevikleşmesi ve Bolşeviklerin Sovyet’te ve toplumsal olarak siyasal
olarak iktidar olmalarıyla ekim ayından çok operasyonel bir adımla
iktidarı fethetmelerinin gerçekleşme tarihidir aslında. İkili iktidar
kabaca bu.
Sovyetlerin Bolşevikleşmesi
C: Bu süreç içerisinde, bu Sovyetlerin Bolşevikleşmesi süreci
içerisinde hangi aktörlerden bahsedebiliriz? Sadece Sovyetler
içerisinde değil aynı zamanda diğer düşünce akımları içerisinde de ön
plana çıkan aktörlerden bahsediyorum.
D: Güzel. Şimdi Rusya’da devrim öncesinde 2-3 temel
akım var, sosyalist hareket içerisinde. Bunun dışında liberaller de var
elbette Kadetler denilen ama bunlar daha çok fazla toplumsal
tekabüliyeti olmayan düşünce akımları. Toplumsal tekabüliyeti olmaya
başlayan akımlar bir popülist akımlar, halkçı, köylülüğe dayanan,
köylülüğün toprak haklarına ilişkin mücadele veren ve Rusya’da
köylülüğün içerisinde mevcut olan komünlere, bir takım modernite öncesi
dayanışma ilişkilerine de dayanan, unsurlara dayanarak Rusya’da
sosyalizmin kurulacağını düşünen bir damar var. Bu zaman içerisinde
Sosyalist Devrimciler adını alacak bir siyasal partiye yol verecek;
Çernov gibi ki 1917’ye kadar aslında Rusya çapında en örgütlü grup da bu
Sosyalist Devrimciler. Bunların yanında daha marksizan ve Marksist
akımlar ortaya çıkacak ki bunlar daha sonra Rusya Sosyal Demokrat İşçi
Partisini kuracak. Bu işçi partisinin içerisinde de bizim daha çok
Bolşevikler Menşevikler diye bildiğimiz iki tane hizip ortaya çıkacak ve
bunlar daha sonra kendi içlerinde ayır ayrı parti haline gelecekler.
Bizim bildiğimiz daha çok tarihten okuyucularımızın belki gördükleri,
aşina oldukları Bolşevikler, Menşevikler bu Marksist düşünce akımının
içerisinden gelip Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi içerisinde örgütlenen
iki hizip içerisinde görüyoruz. Bunların gerçekleştirdiği tartışmalar
ve bunların tarihi de aslında 1917’nin sonucunu tayin edici tartışmalar
olacak. Bunların dışında bir de önemli anarşist damar var tabii. Rus
anarşizmi de anarşizm tarihi içerisinde çok müstesna bir yeri olan bir
akımdır. Orada çok farklı eğilimler var tabii ki. Kropotkin’den
Bakunin’e kadar çok değişik isimler var. Yine Rus Marksizm’i içerisinde
Lenin, Plekhanov, Markov gibi önemli isimler var. Sosyalist devrimciler
açısından da Çernov’u hatırlayabiliriz. Bunlar devrimin temel
aktörlerini ve siyasal akımlarını ideolojilerini bir şekilde
oluşturuyorlar.
C: Açık gazetenin yeni köşesinden bahsediyoruz yeni radyosunu
açan dinleyicilerimiz için hatırlatalım. Bundan sonra bu senenin sonuna
kadar Çarşamba günleri Ekim devrimin 100. Yılını kendi içimizde Doğan
Çetinkaya ile birlikte tartışmaya devam edeceğiz. İlk programımızın
ortasından Ömer Madra gitti ama yakın zamanda geri dönecek. Önümüzdeki
hafta itibariyle devam edeceğiz aynı şekilde onun katılımı ile beraber.
İlk programda biraz alt yapısında neler olduğunun özetini geçmeye
çalıştık. Biraz ağza bir parmak bal çalmak gibi oldu, kısa bir söyleşi
oldu ama önümüzdeki programlarda da biraz daha detaylı olarak
değinebilme fırsatı bulacağız hem öncesine hem sırasında hem de Ekim
devrimi sonrasındaki hem Rusya’nın hem dünyanın şekline dair neler olup
bittiğini tartışabilme fırsatı bulacağız. Şimdilik çok teşekkür ederim
Doğan Bey.
Yorumlar
Yorum Gönder